24 Aralık 2015 Perşembe

Yeni Yıl Kararları


Hepimizin kararlar verip kimimizin onları hayatının bir parçası haline getirip kimimizin de kararlarının lafta kaldığı yılın o zamanına geldik.
Hadi hadi hepimizin listesininin ilk maddesi spor yap diyete başla yemeyin beni.
İlk 1 hafta falan bu kararlara hep çok sadık kalıyoruz sonra yorgun oluyoruz uykumuz oluyor yada o gaz miktarı zamanla azalarak bitiyor ki bu döngü aralık ayında yineleniyor.

Ben de her yıl yeni yılın gazıyla böyle yapacağım, şöyle yapacağım diye yeni yıl kararları çok verdim. Etki genelde 1-2 ay sürdü :)) Gerçi ben kararlardan ziyade yeni yıla yeni bir felsefe belirliyorum. "S*ktir et" kitabını okuduğumda ki felsefem belliydi :)

Velhasıl kelam yılın yine o zamanında olduğumuz için hadi alın kalemleri ele. Bir gözden geçirme zamanı ;)
Ben severim böyle şeyleri. Hatta 1 Ocak'ı da tembel tembel pijamalarımı giyip yeni yıl için plan program yaparak geçirmeyi de severim. Önemli gün haftaları falan yazarım takvimime :) Meeting schedule etmem ama :)

Ben bu yıl kendime büyük hedefler koyuyorum. Aslında korkma sebebim söz uçar yazı kalır. Bir yıl sonra buraya yazdığım kararlarını okuyup ne kadarını yapmışım ne kadarını yapamamışım göreceğim.

Her yıl Aralık'ta bana bir yerlerden ilham geliyor yeni yıl felsefem için bu yılın ilk ilhamı alttaki röportaj ve blog oldu.
http://www.yesilist.com/cms.php?u=bir-yildir-hicbir-sey-satin-almiyor&id=2298
http://almadim.blogspot.com.tr

Bir kadın Selma Hekim bir yıl boyunca hiçbirşey almamış ve hayatını daha da güzel eğlenceli geçirmiş. Oraya buraya harcayacağı paraları seyahatlere falan harcamış.

Zaten yapı olarak hafif çevreci (elimden gelidiğince) organiğe gittikçe takıntılı hale gelen ve kapitalist düzen karşıtı biri (böyle söyleyince çok anarşik geliyor belki ama Amerika'da bir süre yaşamış bir insan olarak o tüket tüket tüket mesajının bilinç altına nasıl gönderildiğini farkındayım ve bunun ortaya çıkardığı mutsuzluğu )olduğum için fikir ve gördüklerim çok hoşuma gitti.
Gelen olarak toplumda geçmişe özlem ve dönüş etkisi de var. Birilerinin annemin yaptığı gibi elbiselerini onarması, arkadaşlarıyla kıyafetlerini falan paylaşması ben de direk o eski mahalle ruhu ölmemiş ve hala iyi insanlar var algısı oluşturdu.

Ehh ne uzattın beee diyorsan işte felsefe geliyor "Yalın Hayat". Yalın Üretim oluyor da Yalın hayat niye olmasın. Bu yılki felsefem bu. Ben bu arkadaş gibi 1 yıl hiçbir şey almayacağım diyemiyorum. Şimdiden söyleyeyim. Ev taşıma sürecindeyim ister istemez bu süreçte bazı şeyleri alıyorsun. Ama kendimi hazır hisettiğimde bunu deneyeceğim. Benim yalın hayat felsefem sadece almamak değil, elindekilerin miktarını azaltmak ( ki taşınmak için toparlandığımda ne kadar çok eşyam ve ıvır zıvırım olduğunu farkettim) , ürettiğim çöp miktarını azaltmak mesela olabildiğince kağıt havlu yerine normal bir mutfak bezi kullanmak, doğaya şu anki koşullarımda ne gibi fayda sağlayabilirsem ( ağaç dikmek vb.) sağlamak.


Evvetttt şimdi gelelim yeni yıl kararlarına;


  1. SPOR YAP (eee bu listenin birincisi olmazsa olmazı ama sakın ha 1 ay bile doğru dürüst gitmeyeceğin o spor salonlarına 1 yıllık üyelik yaptırma. Arkadaşım madem spor yapacaksın kaldır totoyu sabah yada akşam 1 saat hızlı tempo yürü, koşma bak yürü sadece hergün inan bu bile yetiyor. Hem ne demiş atalarımız nerde hareket orda bereket yada başka bir deyişle I like move it move it .O totolar erişin hanımlar. Beylerden de baklavalar bekliyoruz ama göbeğin içinde değil dışında :) Herşey içimizde olmasın işte.)
  2. SAĞLIKLI BESLEN( Bak diyet yap demiyorum Sağlıklı beslen, şekerin zararlı olduğunu herkes bas bas bağırıyor kes arkadaşım yeme işte. Bu kadar mı nefsine sahip olamıyorsun. Sağlıklı beslenme konusunda bir doktora danışıp onun tavsiyeleriyle yeni bir beslenme düzeni oluşturabilirsin. Ama diyetisyene de gitme. Çoğu hala kibrit kutusu kadar beyaz peynir 3 zeytin kafasında. Bir dahiliye doktoruna git hormonlarını kan değerlerini ölçsün ona göre sana ne yarar ne yaramaz söylesin. Sen de beslenme düzenini öyle kur.)
  3. YALIN YAŞA ( İhtiyacından fazlasını alma, elindekileri bitir, daha az kağıt bardak, kağıt peçete, plastik torba tüket, çevrene ve doğaya sahip çık,tasavvuf oku hani bir lokma bir hırka, ağaç dik falan filan aklına geleni ekle buraya ama yararlı olanları ;))
  4. BOL BOL SEYAHAT ET( Benim son zamanlardaki en büyük eğlencem zevkim arzum)
  5. BAKIMLARINI DÜZENLİ YAP ( Evde bir heves aldığım bir sürü kremler yağlar bakım ürünleri var. Yeni alma ama elindekileri bitirecek şekilde düzenli kullan. Baktın işe yarıyorlar bunların doğal bir sürü versiyonu var onlarla devam et )
  6. Hazır ve paketli gıda kullanma yada en aza indir.( Hem doğaya hem sağlığına yarar bak 2 maddeyi kapsadık bile)
  7. Ailene ve dostlarına bol bol zaman ayır.
  8. HAYIR demeyi öğren (Gerek nezaketten gerek bazen basiretinin bağlanmasından yapmak istemediğim çok şeye evet demişimdir en iyisi mi sen Hayır de ;))
  9. Bol bol oku araştır her duyduğuna gördüğüne inanma (Herşeye sazan gibi atlama yani, azıcık kafanı çalıştır. Başkası bir şey söylüyorsa bile bir düşün sonra kabul et)
  10. Bloga devem et ve güncel tut (Blog Yaz idi başladığıma göre devamını getirmek hedefim olsun bakalım :)



Yeni yıl yeni yıl yeni yıl sizlere kutlu olsun yeni yıl yeni yıl yeni yıl bizlere kutlu olsun :)

16 Aralık 2015 Çarşamba

Londra - 2 buçuktan 3 günde kendini nasıl imha edersin

Hangi aklı selim insan Londra gibi görülecek gezilecek tadılacak yapılacak çok şeyin olduğu bir şehri 3 günde bitirmeye çalışır di mi? Zaten çok da akıllı olduğumu söyleyemeyeceğim :)

Eee be akılsız niye 3 gün kaldın gitmişken uzatsaydın diyenlere iş seyahati dolayısıyla gitmiştim. Cuma şans eseri öğleden sonra boşaldı. Benim planım Cumartesi Pazarı Londra'da geçirmekti. Bu sayede Cuma da işin balı kaymağı oldu :)

Neyse iş seyahatim sebebiyle Weybridge'ten öğlen civarı Londra'ya trenle geçtim. Burada trenlerle ulaşım çok kolay. Daha fazla zamanınız olursa Londra harici şehirlere trenlerle ulaşabilirsiniz. Heatrow havaalanından metro ile Londra'ya ulaşım da çok kolay. Sabreder benimle kalırsan eve dönüş kısmında anlatırım ;) tren biletlerini insanla muhattab olmadan makinalardan alıyorsun. Gideceğin yeri tarihi falan doğru seçtiğin sürece sıkınıtı yok. Zaten her söylediğini düzeltecek bir İngiliz biletçisindense makina daha iyi. Biz zaten hepimiz anlıyoruz da konuşamıyoruz ;) Makinalar kart yada para kabul ediyor.  Benim tren yolculuğum yarım saat sürdü. Londra'nın merkezi yerlerinden biri olan Waterloo tren istasyonuna geldim. Aslında London Eye(şu meşhur dönme dolapları) Yada Big Ben falan yakın buralara ama ben sırt çantamdan kurtulmak için metro ile hemen otelime doğru yola koyuldum.Metro için Oyster kart dedikleri bir kart alıp içine para yüklüyorsunuz bildiğimiz akbil işte canım. Böyle afilli isimler falan koymaya gerek yok yani. Haftalık versiyonları falan var size en uygun olanı hangisiyse onu seçin. Yine bunları da makinalardan alıyorsunuz. Karta 5 pound deposite ödüyorsunuz ama işiniz bitince makinalardan geri alabiliyorsunuz içindeki para ile birlikte. 20 pound falan bulundurmayın içinde hepsini 1 pound 1 pound veriyor. Havalanında elinizde patlar o paralar. Mecburen harcamak zorunda kalırsınız. Türkiye'de döviz büroları bozuk paraları çevirmiyor.

Otele metro ile geldim. Benim otelim durağa 2 dk mesafedeydi ama buradaki oteller size şaka gibi gelecektir. Genel olarak odalar çok küçük. Çok merkezi bir yerde lüks bir otelde de kalsanız farklı olacağını sanmam. Ben Aquaris Hotel'de kaldım.Tavsiye etmem ama pound faktörü. Benim odama 1 yatak minik bir masa gereksiz bir küçücük TV koymuşlar. Bir de ben sığdım işte. Çok fazla bavul götürürseniz sığamayabilirsiniz.

Odayı görünce geçirdiğim küçük şoku atlattıktan sonra çantamı attığım gibi vurdum kendimi yollara.
Ben bu tip şehirleri yürüyerek gezmeyi severim. Karşınıza ne çıkacağını bilemezsiniz. Çok güzel evler sokaklar çok güzel kafeler restaurantlar keşfedebilirsiniz. National History Museum, Sciense museum ve Victory and Albert Museum'un olduğu bölgeye  yürünebilecek mesafe idi. Yürüyerek National History Museum'a yola çıktım. Vakit kaybetmemek için önüme çıkan M&S(bizim A101 gibi düşünün) markette sandviç, portakal suyu  alıp öğle yemeğini bu şekilde geçirdim. 4 pound gibi bir şey tuttu. Fakirim demiyorsun da vakit kaybetmemek diyorsun di mi diyorsan tercih meselesi arkadaşım :P Malum pound adamı iliğini kemiğini emer basiretsiz bırakır çok yemek düşkünü değilseniz yada illla şunu yemeliyim demiyorsanız öğünleri bu şekilde geçirebilirsiniz.  Aynı şekilde Tesco ve Sainbury's de bu tip marketlerdir. Akşam 7'den sonra bu sandviçler yarı fiyatına düşüyor haberiniz ola :)

National History Museum dinazor meraklıları için biçilmiş kaftan. Giriş ücretsiz ama bağış yapmanız isteniyor. İlk seferi onlar ısmarlasın dedim 2. gidişimde bağışı düşünürüm. Az zamanda herşeyi yapmak istediğim için sadece 1 saat ayırdım müzeye. Her yerini gezdim mi hayır. Belki 3-4 saat sürebilir. Ama ben benim ilgili çekenleri yani dinazorlar kısmını gezdim. Birazda memeliler falan. Buradan hemen yanındaki Science museum'a geçtim ama keşke National  History'de daha çok vakit geçirseydim. Burası bana biraz tırt geldi. İşte icatlar falan var motorlar. Uzaya meraklıysanız uzay mekiklerinin modelleri astranotların kullandığı malzemeler falan ama beni çok sarmadı. Victoria ve Albert müzesinde sanat eserleri varmış ama seçim yapmam gerekti ve British Museum'a geçmeye karar verdim. Metro ile ulaşım çok kolay. Durakları bulabileceğiniz için uzun uzun anlatmıyorum şurada in şurada bin diye. Haritalardan, metro haritasından falan kolayca halledersiniz.
National History Museum - Dinazor fosili

National History Museum buzpateni  düşmeyeceğimi bilsem yapacaktım :)

British museum'u adam akıllı gezecekseniz benim gibi 1 saat ayırmayın 1 gün ayırın. Siz bana bakmayın ben sıkıştırılmış paket program yapıyorum.  Vakit kısıtlıysa en çok görmek gitmek istediğin ülkeyi seç. Antik Yunan mı Mısır mı Afrika mı? Sırf o bölümü gez. İnan gitmiş kadar olacaksın. Ben Antik Mısır'ı seçtim. Adamlar bildiğin Sfenksleri, tapınak kapılarını falan sökmüş getirmişler. Çalmanın da bir sınırı olur be hacı. Bir piramit çalmamışlar. Ha onu da denemişlerdir de nasıl taşıyacaklarını mı çözemediler acaba. Mumyalar kısmındaki mumya sayısı beni çok şaşırttı. Acaba Mısır'da mumya kaldı mı dedim? Yani Mısır tatiline harcayacağınız paraya Londra'ya gelin piramit yok belki ama Mısır'a gitmiş kadar olursunuz.

British Museum Mumyalar

Türkiye'den çaldıkları Efes ile ilgili kalıntıları bulamadım herhalde Antik yunan kısmı altında olabilir. Ama adamlar sadece bizden çalmamış, dünyanın heryerinden çalmışlar. Yine  bu müzede ücretsiz bağış usülü. Hem dünyadan çalıp toplamışlar bir de üstüne paramı vereceğim beeee şeklinde bağış yapmadığımı itiraf edeyim. Bu da 2. gidişte inşallah :)

Akşam hem yemek yemek hem de dolanmak için Covent Garden civarına yine metro ile ulaştım. Burası biraz kapalı çarşı tadında düşünebilirsin eski üstü kapalı dükkanlar,  yemek yenecek restaurantlar var insanlar gösteriler falan yapıyor.
Covent Garden

Ben Jamie Oliver'ın restruant'nında bir şeyler yedim. Hee hee bende biliyorum mutfakta Jamie Oliver'ın pişirmediğini ama merak arkadaşım ayrıca ego yarın öbür gün hava atacağım ben bu adamın restaurant'ında yedim diye :p  Yemek yemem 9u bulduğu ve birbirine uzak yerler hariç metroyu kullanmayıp yürüdüğüm için otelimin yolunu tuttum. Metro gece 12'den sonra çalışmıyor. Sonra yok efendim ben duymadım görmedim demeyin. Sokaklarda dımdızlak kalırsınız. Tamam tamam kalmazsınız. Şu meşhur Kırmızı otobüslerin Night Bus dedikleri versiyonu  var. Ama night buslar her durakta durmuyor ve gündüz olan rotanın aynısını izlemiyormuş. Binerken şöföre ineceğiniz yeri sormakta fayda var.  Ben otobüs hiç kullanmadım o yüzden nasıl işliyor bilemiyorum.

Cumartesi sabah saat 7 buçuk gibi kendimi attım yollara. Kasım sonu gibi Londra'ya gitmek çok da akıl karı değil zira kemiklerime kadar dondum. İstanbul'da ben hiçbir zaman böyle soğuk görmedim. Sabah yağmur yağması beni biraz buruklaştırdı ama yılmam buralar gezilecek :) İstikamet Big ben ileri!!!  dedikten sonra metro'da Westminster durağında inince işte karşısınızda meşhur Big ben :)

Big ben – Fotoğraf Sevsev Patentli çalanı gelip döverim :P

 Yanında parlemento olarak kullanılan Westminister sarayı. Westminister sarayına tur var paralı ama
 bence çok da gerekli değil, sarayın karşısında Westminister Abbey kilisesi var Kraliyet ailelesinin düğünleri,taç giyme törenleri, cenazeleri burada yapılıyormuş bununda girişi ücretli bence bu da gereksiz. Fotoğraf çekip bölgede dolaşın yeter ya. Paranıza yazık.
Westminister Abbey

Buradan köprüden karşıya geçerseniz London Eye'ya gidebilirsiniz ama benim biletim öğlen 13.30 ta olduğu için ben The Mall caddesi üzerinden yürüyerek Buckingham Palace'a yürümeye başladım. Yolun üstünde Trafalgar meydanı var. Burada National Galery ve National portrait galery var. Vaktiniz benimkinden fazlaysa gezilebilir. Ben bir kaç foto çekip the Mall üzerinden Buckingham Sarayına gidiyorum. The Mall caddesinin başında sanki şehrin giriş kapısı gibi bir kısım var. 2 tarafı ağaçlıklı kraliçe ve kralların heykellerinin olduğu bir yol. Uzun olsa da yürümesi güzel . Vee ta tata taaaaaamm meşhur İngiliz kraliyetinin evi Buckingham sarayı.
Buckingham Sarayı

Bir kere Kraliçe şu anda hala orada yaşıyor. Bayrak çekiliyse evde kapıyı çalabilirsiniz yani ;) Bizim saraylar gibi koca koca duvarlar yok. Sadece etrafı demir parmaklıklarla korunuyor. İnsana biraz garip gelse de bence bu daha iyi. Meşhur kraliyet muhafızları nöbette. Haftanın belli günleri saat 11.30 da muhafız değişim töreni oluyor ama bence youtubetan izleyin boşuna vakit harcamayın. Çünkü bir çok kalabalık oluyormuş. Yani düzgün bir yerden izleyebilmek için 11 belki daha erken yerinizi almalısınız. Tören yarım saat sürüyor. Hele hele kendiniz izlemeyiip video çekecekseniz boşverin yaaa youtube'ta bir sürü video var. Kopyala yapıştır nesliyiz biz yavrum indir birini.  Buckingham sarayına da turla girilebiliyor ama pound faktörü 10 pound bile olsa iyi para ben girmedim. Gelecek durak St James's Park durağından metro ile Tower Hill durağında inerek Tower of London ve Tower Bridge.Tower of London, Tower Hill durağında inince zaten karşınızda. Burasın meşhur 8. Henry'nin yaşadığı Anne Boleynın öldürüldüğü Tower of London. Önce saray olarak daha sonra hapishane gözlem evi gibi çok farklı amaçlarla kullanılmış. İçine girmek yine ücretli ben de Dolmabahçe sarayına girerim arkadaşım dedim. Belki kraliyet mücevherleri ilginizi çekebilir ama benim olmayan mücevher napayım pehh ve  burada da fotolardan sonra kıyıda Londra'nın simgesi olan köprüyü görüp bol bol fotoğraf çekiliyoruz :) Bu köprü meşhur Londra köprüsü yıkılıyor dedikleri köprü değil bu Tower Bridge. Tabiki foto foto foto.
Tower Bridge

Bu arada fazladan bilgi yurtdışı seyahatlerimden edindiğim deneyime göre en iyi fotoğraf çekenler Japon turistler arkadaşım. Yaşlısından gencine bir kere en az 2-3 fotoğraf çekiyorlar ve teknolojiden anladıkları için makinayı kullanmayı tarif etmenize gerek kalmıyor. Salak değiller. Big ben arkamda fotoğraf çektiriyorum Big ben'nin yarısı yok. Arkadaşım mal mısın orada niye foto çekiliyorum ben. Sokak mı amacım. Kendimi hiç mi aynada görümüyorum. Ağzını burnunu kır. Bu hayal kırıklığını yaşamak istemiyorsanız Japan turistler candır :)
Tower Bridge Köprü üstü

Köpyürü yürüyerek geçebiliyorsunuz güzelliklerinden biri bu. Bir sonraki köprü olan London bridge'ten geri dönebilirsiniz. St Paul Cathedral'ine yürüyerek geçebilirsiniz. Tabi kii buraya girişte ücretli. Ancak biz napıyoruz. Yine fotolayıp kapının ucundan içine bakmak bence yeterli. Roma'da bir sürü daha güzel kliselerin beleş olduğunu düşününce bunlara para veresim gelmiyor açıkcası.

St Paul Cathedral

Gelecek durağım London Eye ama oradan önce her yerde gördüğümüz Fish and Chip deneyimini yaşayalım di mi :) Waterloo metro istasyonunda biraz yürüme mesafesinde "Masters Super Fish" klasik bir dükkan hani salaş bir dükkan.  Balıkların adını hiçbirini bilmiyordum ben de listeden bir tane seçtim "Cod fish" ama çok lezzetliydi.
Klasik fish and chip dükkanlarında balığı tadını daha iyi alabilmek için çayla yerlermiş bende yanına çay aldım. 
Master Super fish - Fish and Chip için meşhur yerleden biri

Ver elini London eye. Ben arkadaşımın tavsiyesiyle gündüz yaptım.  Her yeri seyrediyorsunuz ama foto açısından güneş size biraz kelek yapıyor. Numarası ne derseniz işte Londrayı tepeden izliyorsunuz. Bol bol foto çekiyorsunuz. Bu sizi ilgilendirmiyorsa es geçebilirsiniz.  Ben biletleri internetten almıştım. Biraz daha uyguna geliyor. Ayrıca Madame Tussand's iel beraber alırsanız combo bilet olduğu için daha ucuza geliyor. Bu tip fırsatlar genelde Madame Tussaund's museum'un internet sitesinde var ;)

Cumartesi günleri Nothing Hill'deki Portobello sokağında antikacılar pazarı kuruluyor. Meşhur aynı isimli filmden gidip görmek istedim. Çok güzel ve düzenli bir mahalle. Sıra sıra sevimli evler falan. Pazarda çok vakit geçiremedim. Ama antika fincan falan meraklısıysanız bulabilirsiniz. Gerçek kürk falanda vardı ki bir şapkaya 90 pound falan fiyat biçtiler. Ben vakit darlığından hızlıca geçtim hem vakitsizlikten hem de fiyatlardan pek alışveriş yapmadım. Ama buradaki poundland bildiğin 1 liracı uğranıp göz geçirilebilir ;)

Sonraki durağımda Madame Tussaund's museum. Sanırım Londra haftasonumda en çok burada eğlendim. Bol bol fotoğraf çekiliyorsunuz. Brat pit'i öpebilir,Beyonce'la dans edebilir, Adelle'le şarkı söylebilirsiniz.  En gurur duyduğum an Atatürk'ün heykelini görmek. Bu şekilde bile içinizi bir heyecan kaplıyor.


Beyaz saraydan bir anı :))

Bir Sherlock hayranı  olarak Baker street'e dava çözmeye :) Burada bir Sherlock müzesi var ama boş verin siz yine foto çekilin içeriye girmeye değer pek bir şey yok. Haa hediyelik dükkanından kendinize bir hatıra bakabilirsiniz ;) Şimdi sen de amma cimri çıktın diyorsanız ben gittiğimde 1 pound 4,5 tl idi. 10 pound istese girişe 45 lira. Belki madame tussaunds gibi bir müzeye değer ama diğerlerine değmez. Ha çok paran varsa buraları kale alma dostum. Sen hepsine gir ye iç hatta biraz da bana gönder :P
Sherlock'un bir davada yardıma ihtiyacı varmış :)

Ayaklarımdaki isyana dikkate almadan Oxford street'te gezmeye başladım. Burası kadınların çıldıracağı, erkeklerin ellerini 1 saniye bile bıraksa aylarca pişman olacağı alışveriş caddesi. Christmas'a yakın olduğu için cadde ışıklandırılmıştı gece daha bir güzel oluyor yani :)
Oxford Street - Alışveriş için ideal Christmas zamanı daha da cıvıl cıvıl

Piccadily circus, Leicester Square resturantlar publar bulunan hareketli yerler. Her yerde görebileceğiniz Byron burger diye bir hamburgercileri var. Akşam yemeğini burada yedim ve hamburgeri patates ve oreo cheescake gayat başarılı.
Piccadily Circus

Big ben ve London Eye'ı gecede görüp fotoğraf çekilin derim. Geceleri şıkır şıkır oluyorlar. Artık ayaklarımın isyanını kulak ardı edemedim .Hedeflerimin çoğunu bitirdiğimi  için gönül rahatlığı ve ayak acısıyla otelimin yolunu tutum .
Big Ben gece

London Eye Gece masal diyarı gibi değil mi sizce de :)

Bugün yaptıklarımı toparlarsak Big Ben, Westminister Palace, Westminister Abbey, Tower Bridge, Tower of London, St Paul's Cathedral, Fish and chip restaurant Masters Super Fish, London Eye, Nothing Hill Portobello Pazar, Madame Tussaund's museum, Baker Street, Oxford street, Piccadily Circus, Leicester Square, Big ben ve London eye gece. Benim bu yaptığı yapacak çılgınlara derim ki yapmayın. Bir gün için çok koşturmalı ve fazla oluyor.  Sen neden yaptın derseniz zaman kısıtı ve bir kaç tahta eksikliği :)

Son günümde tabiki sabah erkenden Hyde Park'ın içinden yürüyerek metroya geçip oradan  Camden Town hedefiyle yola çıktım.  Hyde Park çooooookk kocaman bir park. Zamanınız olsa bütün gün içinde dolan dur. Ben Pazar sabah 7 gibi soğuk bir havada gittiğim halde bir sürü koşu yapan insan vardı. Gölü görünce o tarafa yöneldim. Kraliçenin kuğu'ları , ördekler martılar falan. Elimde bisküvü vardı. Türklük edeceğim tuttu. Ayy ne güzel kuğular diyip bir tane bisküvü atmamla göldeki tüm hayvanlar bana doğru gelmesi bir oldu. Siz siz olun beslemeye kalkmayın çok mu açlar neler bilemiyorum az daha beni yiyorlardı. Arkama baka baka kaçtım valla.
Daha sonra gölün üstündeki köprüden geçerken ilk yaşadığımdan ders almayan ben nasıl olsa şimdi köprünün üstündeyim buraya da gelemezler ki diyip ikinci bir bisküvi attım hayvanlara bu seferde martılar üstüme doğru uçmaya başladılar. Hemen kaçtım. Yani kısaca göl güzel orada bir kafe var hatta oturulup bir şeyler için okuyup vakit geçirilebilir ama hayvanlar çok aç siz siz olun beslemeye çalışmayın. Yada yiyecekler falan kafenin açık kısımlarında oturmayın.
İşte beni yiyecek olan kuğular

Parktan çıkınca en yakın metro durağı olan Quennsway'dan metroya siyah hatta  aktarma yapıp Camden town durağında inerek ulaşıyoruz. Ben 9 gibi gittim foto rahat çekiyorsunuz. Buradan alışveriş yapabilirsiniz. Hediyelik dükkanları yeni yeni açılıyordu. Ben Cyberdog'a kadar foto çekerek dolaşarak gittim. Magnet vesaire için Cyberdog'a sırtınızı verince sol çaprazda kalan dükkan en iyi fiyatlara sahip 79 pence'ten alabiliyorsunuz. Başka yerlere bakmayın bile. Burada alışverişimi bitirip Cyberdog'u gezdim. CyberDog değişik ürünleri bulabileceğiniz bir dükkan. Gezmek lazım kısaca :) Camden Lock Market bir nevi bizim kapalı çarşı gibi bir sürü dükkan ve yemek satan tezgahlar var. Eğlenceli ve değişik oluyor.
Camden Lock Market

Benim uçağım saat 16.45 idi.  Tax free olarak göstereceğim bazı ürünlerim vardı. Bu sebeple 14 gibi havaalanında olacak şekilde planladım. Havalanına metronun Piccadily hattı ile 30 dk gibi bir zamanda ulaşabilirsiniz. Ben çikolata gibi hediyelikleri Sainsbury's den aldım. Açıkcası çok da memnun kaldım. Havaalanında alacak özel bir çikolata çeşidiniz yoksa sizde marketlerden alabilirsiniz.
13.30 gibi Earl's court'tan bindim. 14 gibi havaalanındaydım. Oyster kartımı yükleme yaptığım makinalardan refund yapıyorsunuz 5 pound'unuzu ve içindeki parayı iade ediyor ancak 1 pound 1pound veriyor. Ben de bu parayı duty free de harcadım :)

Şimdi güvenlikler, tax free falan ve ver elini İstanbul.

2 buçuktan 3 günde Londra gezilebiliyor mu geziliyor. Ama bol bol ayak ağrısı ve hızlandırılmış bir tur oluyor.
Belki 4 günüm falan olsa her yeri rahat rahat gezerdim. Bir daha gidersem 1 gün British museum, 1 günde Hyde Parka veririm örneğin. Ne de olsa diğer yerleri gördüm gezdim.

Son bir şey daha, bu ayrıntı Doctor Who hayranlığı içerir. Bir Doctor Who hayranının başına gelebilecek en güzel şey Londra sokaklarında dolaşırken Tardis’e rastlamaktır.


Metrodan çıkıpta karşımda Tardis’i görünce mutluluktan çıldırıyordum. Doktor beni almaya gelmişti hepinize Allonsy o zaman :)